1.GİRİŞ
1.1 1950’LI YILLARA GENEL BAKIŞ
Çok partili hayata geçiş ile birlikte, yeni bir sürece giren Türkiye
ekonomik yeniliklerin hayata geçtiği bir zaman diliminden geçmiştir. Ekonomik birçok
değişikliğin yaşandığın, dışarıdan alınan yardımların arttığı, tarımda
makineleşmenin meydana geldiği 1950’li yıllar yaşanmıştır. 1950’li yılların sonlarında,
sürdürülen liberal dış ticaretten rejiminden vazgeçildiği ve dış ticaret
kontrollerinin olduğu ve artık kronikleşen dış açıkların ekonomiye yerleştiği
ve kamu kesimi ve özel sektör arasında uyumlu bir ekonomi ortamının
yaratılamadığı bir dönemdir.[1] Plansız
bir şekilde kalkınmaya çalışan ve 1958’de ekonomik bunalım yaşayan Türkiye,
siyasal çalkantıların olduğu, çok partili yaşama geçişin sancılarının yaşandığı
bu sürecin sonunda, ilk kez olan ama son kez olamayacak olan askeri darbe ile
tanışmıştır. 27 Mayıs 1960 tarihinde Silahlı Kuvvetler ülke yönetimine el
koyduğunda ekonomi 1958 bunalımından çıkmıştır, ancak 1950’lerin sonunda
yaşanan maliye ve dış ödemeler dengesizliklerinin yarattığı piyasa kıtlıkları
iktisadi plan konusunu iyice gündeme oturtmuştur.[2]
2. 27 MAYIS 1960
Kimilerinin ikinci Cumhuriyet, kimilerinin Türk siyaset tarihini kara
lekesi olarak adlandırdığı bu darbe, Türkiye Cumhuriyet tarihinin en önemli dönüm
noktalarından biridir. 27 Mayıs 1960’da
gerçekleştirilen askeri darbe, Cumhuriyet tarihinde yeni bir dönem açtı.
Demokrat Parti, geleneksel devlet bürokrasisine karşı, büyük çiftçilerin,
yeni sanayicilerin, büyük tüccarların ve dinsel-siyasal muhafazakâr çevrelerin
desteğini alıyordu. Demokrat Parti, askeri-sivil bürokrasinin gözünde, inkılâplara
karşı direnişin odaklandığı bir tür karşı devrim partisiydi. 27 Mayıs’ı
gerçekleştiren askeri kadro, kıta Avrupa’sının iktisadi, toplumsal ve siyasal
kurumların bir an önce Türkiye’de gerçekleştirmek istiyordu. 27 Mayıs Demokrat
Parti döneminde küçük Amerika yaratmak fikrine karşı, muasır medeniyet kurma
çabası olarak algılanmıştır. [3]
2.1 1961 SENESİ EKONOMİK VE SOSYAL OLAYLAR
2.1.2 1961 Anayasası ve Yassıada
Askeri darbe sonrası yeniden yapılanmaya giden Türkiye’de siyasal
sancıların ekonomik olayların önüne geçtiği söylenebilir. 1961 yılının ilk
gününde Devlet Başkanı Cemal Gürsel, 1961’i ikinci cumhuriyet olarak ilan
etmişti. Baştan da belli olduğu siyasal çekişmelerle dolu bir dönem bizi
beklemekteydi. Bu döneme damgasını vuran olaylardan en önemli belki de 1961
Anayasası’nın kabul edilmesiydi.
Kurucu meclisin hazırladığı Yeni Anayasa, 9 Temmuz 1961’de halkoylamasına
sunulmuş ve yüzde 61,5 oyla kabul edilmiştir. Anayasanın giriş metnindeki, “Anayasa, hukuk dışı tutum ve davranışlarıyla
meşruluğunu kaybetmiş bir iktidara karşı, direnme hakkını kullanarak 27 Mayıs
1960 devrimini yapan Türk milleti” ifadesiyle darbe meşrulaştırılmıştır.
1961 Anayasası temel hak ve özgürlüklerin düzenlenişi, iktidarın kuruluşu
ve işleyişi ve nihayet denetlenmesi bağlamında önemli yenilikler getirmiştir.
Bu düzenlemeler büyük çapta 1950–1960 arasında yaşanan sorunlara bir tepki ve
çözüm önerileri niteliğindedir. İtalya ve Federal Almanya anayasalarından
etkilenmeler vardır. Klasik ve siyasal haklar eskisine oranla daha geniş bir
şekilde tanınmış ve bir yenilik olarak da sosyal devlet ilkesi ile birlikte
ayrıntılı bir sosyal haklar listesine yer verilmiştir.( Sendika, grev, toplu
sözleşme, sosyal güvenlik, sağlık, konut vb. gibi) Temel hak ve özgürlükler
etkili bir yargı güvencesine bağlanmıştır.
1961 Anayasa’nın getirdiği bir diğer yenilik denetim yetkisini verdiği
Anayasa Mahkemesi’ydi. Anayasa yargısını, yasaları ve iç tüzükleri Anayasa’ya
uygunluk bakımından denetleyecek olan bu kurum daha sonra Kanun Hükmünde
Kararnameleri denetleyecek ayrıca Yüce Divan olarak görev yapacaktı.
İktidarın kuruluşu ve işleyişi açısından da önemli yenilikler vardı.
Kuvvetler ayrılığı Cumhuriyet anayasalarında ilk kez bu anayasa ile dile
getirilmişti. Yasama- Yürütme dışındaki üçüncü kuvvet olan yargı ilk defa
anayasal düzeyde bağımsız hale getirilmişti. Ayrıca yasama organında da bir
yenilik yapılmıştı. Yasama organı, ikinci meclisten oluşacaktı. Millet Meclisi
ve Cumhuriyet Senatosu şeklinde iki ayrı meclis görev alacaktı.
Son olarak, siyasal anlamda anayasanın getirdiği yeni kurumlardan biri
ise, günümüzde hala etkinliğini sürdüren Milli Güvenlik Kurulu’dur. [4]
Darbe ve Anayasa sonrası 15 Ekim 1961’de yapılan genel seçimlerde,
yapılan seçimlerde, hiçbir parti tek başına çoğunluk sağlayamamış, CHP,
Demokrat Parti’nin mirasçıları olduğunu iddia eden üç partiden daha az oy almış
ve geride kalmıştır. Askeri yönetimin, seçim sonuçlarını fesh etme girişimi
bertaraf edildikten sonra İsmet İnönü önderliğinde, CHP-AP koalisyonu kurulmuş
ve Türkiye böylece koalisyonla tanışmış oldu.
Seçimler, koalisyon çalışmaları derken, darbe sonrası tutuklanan ve
Yassıada’da bulunan kişilerin davasında da sona gelinmek üzereydi.. Köpek davası, 6–7 Eylül olayları, Bebek
davası, Vinileks şirketi davası, Dolandırıcılık davası, Arsa davası, Ali İpar
davası, Değirmen davası, Barbara davası, Örtülü Ödenek davası, Radyo davası,
Topkapı olayları davası, Çanakkale olayları davası, Kayseri olayı davası,
Demokrat İzmir davası, Üniversite olayları davası, İstimlâk davası, Vatan
Cephesi davası ve Anayasanın İhlali davası ile birlikte toplam 19 dava da 592
sanık yargılandı. 203 günde toplam 1.033 saat süren 287 oturum yapıldı. Başsavcı
Egesel, yargılanan
592 sanıktan 228'i hakkında idam talebinde bulundu.
Davalarla ilgili olarak 1.068 tanık dinlendi. Yüksek Adalet divanı 15 kişiyi
idama mahkûm etti, bunlardan sadece 3’ü Milli Birlik Komitesi tarafından
onaylandı. Fatin Rüştü Zorlu, Hasan Polatkan ve Adnan Menderes. Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan 16 Eylül’de,
Adnan Menderes ise 17 Eylül’de idam edildiler.[5]
2.1.1.2 OYAK’ın
Kurulması
3 Ocak 1961’de Türk Silahlı Kuvvetleri kadrolarında görevli
bütün subay, astsubay ve askeri memurlar için Ordu Yardımlaşma Kurumu adı
altında Emekli Sandığı’na ek bir sosyal güvenlik kurumu kurulmuştur.
Katılınması zorunlu olan bu kurum özel hükümlere bağlıdır ve mali, yönetsel
açıdan özerktir. OYAK’ın sunacağı hizmetler, emeklilik maluliyet, ölüm
yardımları yapmak, konut kredisi başta olmak üzere ucuz krediler vermektir.[6]
Ayrıca asker çocuklarının özel okullarda okumasını sağlamak ve burs vermek de
bu görevler arasındadır. Askerlerin maaşlarından kesintiler yaparak, mali
gereksinimleri karşılıyordu. OYAK, askerlerin yaşam standardının yükselmesinde
ve TSK’nin ekonomiyle bütünleşmesinde önemli bir rol oynamıştır.[7]
3. Ekonomide Planlı Dönem
1950–1960 yıllarını kapsayan on yıllık dönem boyunca
muhalefetin de etkisiyle sürekli, iktidarın plansız uygulamalarının yarattığı
olumsuz gelişmelerden söz edilmiş; bu durum kamuoyunda bir planlama özlemi
doğurmuş ve Türkiye’de tüm sorunların planlama ile çözülebileceği kanısı
uyanmıştır. [8].Ekonomiyi
planlara bağlamak, yatırımları planlarla yürütmek Demokrat Parti’nin siyasi
anlayışına ters düşmesine rağmen ABD ve dış yardım kuruluşlarının çevre
ülkelerin içe dönük sanayileşme modelinin işleyebilmesi için planlamanın
gerekli olduğu yönündeki telkinleri, dış yardımların tehlikeye düşmesi
olasılığı karşısında Türkiye’yi dönemin siyasi iktidarı tarafından 1958
devalüasyonu sonrasında bir Koordinasyon Bakanlığı’nın kurulmasına kadar
götürmüştür[9].
Bu açıdan bakıldığında planlı bir ekonomiyi dış borç veren çevreler de
istemektedir. Verilen borçların geri alınması açısından, dış borçlanma ve
yabancı sermaye girişi, ekonominin belirli programlara göre düzenlendiği
güvenilir ve açık bir ortamı gerektirmektedir. Nitekim daha sonra Birinci Beş
Yıllık Kalkınma Planı’nın hazırlanmasında katkıda bulunacak olan Prof. Jan
Tinbergen Birleşmiş Milletler aracılığıyla incelemeler yapmak üzere Türkiye’ye
gelmiş ve bir iktisadi danışma kurulu kurulmuştur. Söz konusu gelişmeler 1960
sonrası planlamanın çekirdeğini oluşturmuştur.
Bu gelişmeler
olurken, Menderes hükümeti devrildi ve kurucu meclis, planlı ekonomi anlayışını
sürdürdü, 1961 Anayasası’nda “iktisadi,
sosyal, kültürel kalkınmayı demokratik yollarla gerçekleştirmek, bu maksatla
milli tasarrufu arttırmak, yatırımları toplum yararının gerektirdiği
önceliklere yöneltmek ve kalkınma planları yapmak” devletin ödevi olarak
belirlendi. Anayasa’nın 129. maddesinde yer alan, “iktisadi, sosyal ve kültürel kalkınma plana bağlıdır. Kalkınma bu plana
göre gerçekleştirilir” ifadesi ile gerek kalkınma planı gerek DPT’nin
kuruluşuna dayanak oluşturuldu.30 Eylül 1960’da Milli Birlik Komitesi
tarafından kabul edilen Devlet Planlama Teşkilatının kuruluşu ve
örgütlenmesinin gerek plan hazırlama sürecinin yirmi yıllık yasal çercevesi
oluşturulmuş oldu. [10] Bu süreç, hem bir önceki dönemden, hem de
Cumhuriyet tarihini bütün diğer dönemlerinden niteliksel olarak ayıran
belirleyici özellik olmuştur.[11] Soğuk savaş döneminde planlama kararı
alanlarında genelde sosyalist kabul edilmekte ve Sovyetler Birliği’nin
egemenliği altına girdiği kabul edilmekteydi tabi tersi görüşlerde söz
konusuydu. Fakat Türkiye aldığı bu kararla daha önce belirtildiği gibi daha
önceki dönemlerden farklı bir düşünce gözler önüne sermiştir.[12] Planlamadaki en büyük amaç, yatırım
politikaları ile [13]belirlenen
uzun dönemli kaynak tahsisleri büyük ölçüde plan hedefinde belirlenmesiydi.
Buna rağmen, kısa dönemli makro-ekonomik
yönetim ile planlama arasında gerekli uyum hiçbir zaman uyum sağlayamamış,
para-kredi-kambiyo ve zaman zaman maliye politikaları planlama sürecinde
dışlanmıştır.
3.1
Birinci ve İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Öncesi Ekonominin Genel Durumu ve Veriler
Devlet Planlama
Teşkilatı’nın dönem ile ilişkin verileri şöyledir;
- Büyük
kütleler çok kötü şartlar içinde ve uygarlık araçlarından yoksun olarak
yaşamaktadır.
- Okuma
yaşında bulunan ve bu yaşı aşmış çocukların yüzde 60’ı okuma- yazma
bilmemektedir.
- Köylerin
yüzde 53’ü, kasabaların yüzde 55’i içme suyundan yoksun veya yeteri kadar
içme suyu bulamayacak durumdadır.
- Nüfusun
yüzde 69’u elektrikten faydalanamamaktadır.
- Doğan
her 1000 çocuktan 165’i bir yıl içinde ölmektedir.
- Nüfusun
yüzde 2,5’u veremlidir.
- Buna
karşılık 4 bin kişiye bir doktor düşmektedir.
- Şehir
konutlarının yüzde 30’u oturulamayacak durumdadır.
- En büyük üç şehirdeki nüfusun
yüzde 30’u tek odalı evlerde yaşamaktadır. Gecekondularda yaşayan insan
sayısı 1,2 milyondur.[14]
Ülkedeki genel ekonomik veriler ise şöyledir;

Tablo 1: Ekonomik ve Sosyal gelişme
verileri
Kaynak:
Devlet Planlama Teşkilatı, Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı
Ülkedeki okur yazar oranı, önceki yıllara göre artma
göstermişse bile, nüfusun yüzde 60’ı okuma yazma bilmemektedir. Öğrenci sayısı
ile okuma yazma oranı paralellik göstermektedir. Hastane yatak sayısı da
artmıştır, fakat 1960’da Türkiye 4.000 kişiye 1 hasta düşmektedir. Bu da yatak
sayısında çok, doktor sayısının göz önüne alınması gerçeğinin gözler önüne
sermektedir. Elektrik üretimi de artan kalemler arasındadır. Fakat elektriği
olmayan köy sayısı yine azımsanmayacak sayıdadır. Demiryolları, DP iktidarı
döneminde geri plana atılmış karayolları önemsenmiştir. Verilerde bu durum
açıkça gözlenmektedir.

Tablo 2: Türkiye Nüfusu 1927-1960
Kaynak: Devlet Planlama Teşkilatı,
Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı
Cumhuriyet döneminden bu yana, 2. Dünya savaşı dışında
Türkiye nüfus artış göstermiştir. Dünya Savaşı’nda silah altına alınan insanlar
dolasıyla nüfusun önceki dönemlere göre daha az arttığını grafikten
görebiliyoruz. Dünya Savaşı’nda sonra Türkiye’de nüfus patlaması olmuş ve 10
yıl içerisinde nüfus yaklaşık 4 milyon artmıştır. Genel eğilime bakıldığında,
erkek nüfus oranın artış içinde olduğu görülmektedir. Köylü oranı ise,
Cumhuriyetin ilk dönemlerine oranlar düşüş içerindedir.

Tablo 3: Türkiye’de Tarım, Sanayi
ve Hizmetler
Kaynak: Devlet Planlama Teşkilatı,
Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı
Tarım, Sanayi, Hizmetlerin ekonomi içindeki
dağılımlarında ise tarımın gittikçe payının azaldığı görülmektedir. Sanayinin
daha büyük bir artış içinde olması beklenirken Hizmetler kalemi tarımın payına
en çok yaklaşan kalem olmuştur.

Tablo 4: Türkiye’de Ekili Alanlar
ve Toplam Hâsılat
Kaynak: Devlet
Planlama Teşkilatı, Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı

Tablo 5: Hektar Başına Hububat
Verimi
Kaynak: Devlet
Planlama Teşkilatı, Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı
Türkiye’deki tarımsal veriler baktığımızda, ekilen toprakların
her sene arttığının fakat nadas alanlarının da arttığını buna bağlı olarak
üretimin sınırlı miktarlarda arttığı artışın çoğu zaman yüzde 1 de kaldığı
görülmektedir. Hububat üretimine bakıldığında da aynı durum görülecektir.
Sürekli dalga bir üretim söz konusudur. Son
olarak, yatırımlar, dış ticaret ve milli gelir verilerine bakacak olursak, 

Tablo 6: Yatırımların Dağılışı
Kaynak: Devlet Planlama Teşkilatı, Birinci Beş Yıllık
Kalkınma Planı
Genel olarak yatırımlar her kalemde artış gösterilmiştir.
Fakat taşıma ve haberleşme konusundaki yatırımlar ve yatırım artışları diğer
yatırımların çok üzerindedir

Tablo 6: Kişi Başına Düşen Milli Gelir
Milli gelir verilerine bakacak olursak, kişi başına düşen
milli gelirin her dönem artış gösterdiği fakat son dönemde düştüğü
görülmektedir. Dış ticaret ve devlet gelir giderlerinde ise şu veriler
mevcuttur,

Tablo 7: Gelir-Gider Tablosu
Kaynak: Devlet Planlama Teşkilatı,
Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı
Devletin gelirleri, giderleri karşılamamaktadır. Özellikle
son dönemlerde açık artmıştır. 1951 yılında em gelirler hem giderler
azalmıştır. Gelirler dalgalı bir konjonktür gösterirken, giderler sürekli artan
bir trend göstermektedir. Bu da açıkları arttırmakta ve bütçeye yük olmaktadır.

Tablo8: Dış Ticaret
Verileri
Kaynak: Devlet Planlama
Teşkilatı, Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı
Dış ticaret açıkları, 1950 yılında, düşük seviyedeyken 10
yıllık süreçte bu açık 8 kat artmıştır. 1957 yıllında yine düşük seviyeye inmiş
fakat birkaç sene içinde yeniden eski seviyesine gelmiştir.
4. Birinci Beş Yıllık
Kalkınma Planı ve Finansmanı (1963–1967)
Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, 16 Ekim 1962
tarihli ve 77 sayılı Uzun Vadeli Planın Yürürlüğe konması ve Bütünlüğünün
Korunması hakkındaki Kanun Hükümlerine uygun olarak Türkiye Büyük Millet
Meclisi Plan Karma Komisyonu, Cumhuriyet Senatosu ve Millet Meclisinde
görüşülüp 21 Kasım 1962 tarihinde onaylanmış ve 3 Aralık 1962 tarihli ve 11272
sayılı Resmi Gazete'de yayınlanmıştır.[15]
Devlet Planlama Teşkilatı, bu veriler ışığında
planlamanın genel amaçlarını ve neler yapılması gerektiği konusunda önerilerde
bulunmuştur. Bu öneriler sırasıyla,
- Nüfus
artışıyla gittikçe büyüyen kütlelerin ihtiyaçlarının karşılanması ve
yaşama seviyelerinin yükseltilmesi şarttır.
- Her
yıl artan sayıda insan çalışacak yaşa gelerek bugün bile tamamı iş
bulamayan işgücüne katılmaktadır. Bunların çalışabilecekleri yeni iş
alanları yaratmak gereklidir.
- Bütün
bu meselelere zamanında ve önemleriyle oranlı çözüm yolları bulunamazsa,
ilerde içinden çıkılamaz durumlarla karşılaşılacaktır. Türkiye'nin gelir
seviyesi düşüktür. Meselelerin bu gelir seviyesinde tatmin edici bir
şekilde çözülmesi güçtür. Bu bakımdan üzerinde durulması gereken en önemli
konu meselelerin çözülmesine yönelecek kaynakları arttırmak için gelir
seviyesini yükseltmektir. Daha iyi yaşama isteği şeklinde ortaya çıkan
halk bekleyişleri gelir seviyesinin yükselmesini toplum düzeninin temel
şartı haline getirmiştir.
- Türk
ulusunun, insan haysiyeti ile bağdaşabilecek bir yaşama seviyesine
ulaşması ve onuruna uygun şartlarda yaşaması için, yüksek bir kalkınma
hızı sağlamak üzere gerekli bütün çabanın gösterilmesi zorunlu bir hale
gelmiştir.
İşte bu
amaçlar doğrultusunda, Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, yüzde 7’lik bir
kalkınma hızı hedef alınmıştır.[16]
Bu hedef için planlı dönemde yüzde 18,7 oranında tasarruf ihtiyacı
bulunmaktadır. Bu tasarruf ihtiyacının yüzde 14,2’si yurtiçi tasarruflardan,
yüzde 3,5’i ise dış tasarruflardan sağlanacaktır. 1963–1967 yılları arasında
yapılacak yatırım miktarı ise 59,6 Milyon TL olarak hedeflenmiştir.
Planın
sonuçlarına gelecek olursak, 1963 yılında yüzde 7,7, 1964 yılında yüzde 4.9
1965 yılında ise, 4,6 1966 yılında 8.8
oranında artarak ortalama yüzde 6.5 büyüme hızı yakalanmıştır.[17] Yatırımların gerçekleşme oranı, 1963 yılında,
99,1 1964 yılında 87,1 1965 yılında 87, 1966 yılında 95,3’dür, Bu yatırımların
büyük kısmı devletindir, özel sektör genel olarak yüzde 45–49 arasındadır.
Dışarıdan sağlanması planlanan tasarruflardan, 9.20 Milyar Liranın, 5.82 Milyar
Lirası sağlanmıştır. Aradaki fark gelecek senelerde tasarruflardan
sağlanmıştır. Nüfus hızı planlaması yüzde 3 olarak hedeflenmiş 2,6 oranında
gerçekleşmiştir.
5.
İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı ve Finansmanı (1968–1973)
5.1 Amaçları
- Gayri Safi Milli Hâsılayı, İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı sürecisinde yüzde 40,3 arttırmaktır.
- Yıllık büyüme hızı ortalama olarak yüzde 7 olarak belirlenmiştir. Üretim yüzde 12,0 oranında arttırılacak. Üretimin payı 1967 yılında yüzde 16,3 iken, 1972 yılında 20,5 olması hedeflenmektedir.
- Yatırımlar yılda %14 oranında artırılacaktı.
- Sanayinin üretimde payının arttırılması ve tarımın iklim koşullarına bağlılığını azaltmayı da hedeflemektedir.
- Fert başına gayrisafi milli hâsıla 2 580 liradan 3 200 liraya, fert başına özel tüketim l755 Liradan, l980 liraya yükseltilecektir
- Türk ekonomisinin dış yardıma başvurmadan kalkınması da hedefler arasındandır. 1967 yılında, 2,0 oranında olan dış yardımlar 1973 yılında 1,7 olması hedeflenmiştir.[18]
5.2 Sonuçlar
Büyüme hızı, 1968 yılında,
6,7 1969 yılında 6,3 1970 yılında 5,5 1971 yılında ise 9,2’lik bir büyüme oranı
yakalanmış hedef olarak gösterilen, yüzde 7 büyümeye karşılık ortalama olarak 7,1
büyüme hızı ortalaması yakalanmış ve hedefe ulaşılmıştır.
6. Birinci ve İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Sonucunda Ortaya Çıkan
Ekonomik ve Sosyal Veriler
6.1 Ekonomik
Sonuçlar
6.1.1 Ekonomik Büyüme Verileri

Tablo 9: Planlı
Dönemde Büyüme Hızları
Kaynak: Devlet Planlama Teşkilatı, Üçünçü Beş Yıllık
Kalkınma Planı
Türkiye Ekonomisinin, plana bağlı kalarak büyümeye
çalıştığı 1963-1972 yıllarında büyüme hızında gözle görülür bir değişim
yaşanmıştır. Bu dönemde Türkiye, ortalama olarak yüzde 7 hızla büyüme
gerçekleştirmiştir. 1966 yılı büyüme açısından altın yıl olmuştur. Çeşitli
dalgalanmalarda olsa büyüme hızı hedefine ulaşılmıştır.
Sektörler bazında bakıldığında ise, tarım için belirlenen
büyüme hızına ilk planda ulaşılamamış olsa bile ikinci planda bu hedefe
ulaşılmıştır. Ortalama olarak tarım bu dönem yüzde 5-6 arasında bir büyüme
göstermiştir. Sanayi hedefleri yüksek tutulmuş her iki dönemde de bu hedeflere ulaşıldığı pek söylenemez.
Sanayinin gösterdiği büyüme yüzde 8-9 arasındadır. Hizmetler sektörü de ikinci
dönem hedeflerine ulaşmış yüzde 6-7
arası bir büyüme gerçekleştirmiştir.

Tablo
10: Planlı Dönemde Sektörel Büyüme Hızları
6.1.2
Hedeflenen ve Gerçekleşen İthalat-İhracat

Tablo11:
İhracat veriler
Dış açıklarla
birlikte, sıkıntıya düşen ve ihracatını arttırmaya, ithalatını kısmaya çalışan
Türkiye, hedeflediği ihracatı gerçekleştirme bakımından başarı sağlamış fakat
ithalatı kısma konusunda aynı başarıyı göstermeyince, dış borçlar ve işçi
dövizleri ile ekonomiyi toparlamaya çalışmıştır. Tarım ürünleri hala, ihracatın
en önemli kısmını oluşturmaktadır. Genelde hedeflerin üzerinde bir ihracat gerçekleştirilmiştir.
Planlı ilk dönemde, sanayi hedeflerini de üzerine çıkılmış fakat ikinci planda
bu hedeflerin altında kalınmıştır. Madencilik de ise tam tersi bir durum söz
konusudur. Genel olarak ihracatta hedefleri yakın bir gerçekleşme söz
konusudur.

Tablo 12: İthalat Verileri
İthalat konusuna değinecek
olursak, yatırım malları konusunda ithalat hedeflerinin altında kalan Türkiye,
petrol ve hammadde ürünleri dolayısıyla ithalatı kısma konusunda belli bir
başarı sağlamıştır fakat dış ticaret açıklarına engel olamamıştır. Planlı
dönemde hedeflerin altında kalan başarılı olan Türkiye dış ticaret açıklarında
aynı başarıyı gösterememiştir.
6.1.3 Planlı
Dönemde Tarım

Tablo 13:
Tarımsal Veriler
Tarımsal üretim hedefleri
ve gerçekleşme oranlarına bakıldığında, genel olarak bir çok tarım ürününde
üretim artışı görülmektedir. Özellikle birinci planlama döneminde, tütün, pamuk, ayçiçeği, elma ve zeytin büyüme
konusunda diğer ürünlerinin önüne geçmiştir. Fındık, çay ve çeltik ise de
düşüşler gözlemlenmiştir. İkinci dönemde ise, Fındık, çay ve ayçiçeği en yüksek
büyüme oranlarını göstermiştir. Planlama döneminin genelinde ise ayçiçeği
üretimi artmıştır. Bu dönemde buğday ve tütün aşırı değerlenmiştir.[19]
Tarımın dağıldığı sektör içinde büyük bir değişim
görülmemektedir. Bitkisel üretim planlamadan döneminde, tarım içindeki payı
69,4 iken, planlama dönemi sonunda, yüzde 62’ye kadar düşmüştür. Hayvansal
üretimde az miktar düşüş vardır. Su ürünleri sabit kalırken, orman ürünlerinde
artış gözlemlenmiştir.
Hayvancılık da ise, planlı dönemde, yüzde 3 olayında
artış göstermiş, en çok büyüme ise tavuk eti ve üretiminde gerçekleşmiştir.
6.1.4 Sanayi,
Yatırım ve Kamu İktisadi Teşebbüsleri
Cumhuriyetin ilk yıllarında bu yana, Türkiye’de
Sanayileşme, yerli burjuva yaratma ve devletçilik politikaları adı altında
KİT’lerin oluşturulması konusunda bir çaba söz konusudur. Planlı ekonomi
döneminde ise, devlet yatırımlarındaki artış KİT’lere yansımış ve yüzde 33’den
1970’de bu oran yüzde 43’e kadar yükselmiştir. Daha sonra KİT’ler ekonominin
kanayan yarası haline gelmiş ve borçları Merkez Bankası’ndan finanse
edilmiştir.

Tablo 12:
Yatırım Dağılımları
Genel yatırımlara
bakıldığında ise devlet yatırımları parasal değer olarak artmış olmasına rağmen
ekonomi içindeki genel durum, yarı yarıya yakındır. Sermaye yatırımları ise
daha çok ulaştırma, konut ve imalat sanayine yapılmıştır.

Tablo 13:
Sermaye Yatırımlarının Sektörel Dağılımları
Türkiye’yi diğer
dönemlerinden farklı olarak bir dönem içerisinde olması, sanayi açısından da
farklı bir bakış açısı getirmekteydi. Türkiye, yeni sanayi ve ekonomi
politikalarıyla bu dönemde tanıştı diyebiliriz. 1960
sonrasında, burjuvazi, sanayiye yönelmiş ve biriktirebildiği sermayeyi, montajcılık,
basit tüketim maddeleri imali vb. dallarında yatırımlara ayırmıştır; yani
Türkiye’de kapitalizm, ağır sanayiden uzak kalmakla birlikte, yine de
sanayileşmesini hızlandırmış ve sermayenin tekelleşmesi güçlenmiştir. 1970’lere
gelindiğinde, Türkiye burjuvazisi, artık uluslar arası finans kapitalle daha
çok bütünleşmiş ve onun yurdumuzdaki, bir uzantısı durumuna gelerek, iç
ortakları üstündeki gücünü arttırmıştı. Özellikle, kapitalist toplumlarda
yayılmakta olan, radyo, buzdolabı, çamaşır makinesi, elektrikli süpürge,
televizyon, otomobil ve modern büro eşyalarının üretimi özellikle üç beyazlar
diye adlandırılan dayanıklı tüketim mallarının talebi yoğunlaşmıştı.[20]
Sınaî ürünlerin ihracattaki payı da bu dönemdeki taleplerle birlikte artış
göstermiştir. Türkiye’de, ithal ikamesi kapsamında
yürütülen korumacı ve popülist politikalar, ülkeyi üretmeden tüketir hale
getirmiş ve bu tüketim yapısı ısrarla sürdürülmeye çalışılmıştır. Bu şekildeki
bir yapılanma nedeniyle, özel kesim daha karlı bulduğu iç pazara yönelmiş,
ithalata bağımlılık giderek artmış ve ithal ikamesinden beklenen dışarıyla
rekabet edebilecek ve ihracata yönelebilecek bir sanayi yapısı kurulamamıştır.[21] Buna
rağmen dönemde sanayinin ihracattaki payı yüzde 13–18 arasında iken, dönemin
sonunda bu oran yüzde 20–39 arasında değişmektedir.
6.1.5 Sosyal
Veriler
6.1.5.1 Nüfus
1960–1970 dönemindeki ekonomik değişim ve refahtaki
artış, çeşitli sosyal verilere de yansımıştır. Nüfus, yataklı hastane sayısı,
bebek ölümleri gelişmişlik göstergesi olarak kabul edilen veriler bu dönem de
önemli bir düzelme göstermiştir, fakat dünya standartlarının altında kalmaya
devam etmiştir. İlk olarak inceleyeceğimiz veriler nüfus üzerine olacaktır.

Tablo 14:
Nüfus Veriler
Kaynak: TÜİK

Tablo 15:
Nüfus Artış Hızının Dünya ile Karşılaştırılması
Planlı dönem, nüfus artış
hızının diğer dönemlere oranla düştüğü görülmektedir. Fakat büyüme hızının
yüzde 2,5 olması demek, dünya ülkeleri içerisinde ilk sırada yer almak demekti.
Bu nedenle 1965 yılında, nüfus artış hızını azaltmak, çocuk sağlığını korumak
amacıyla hazırlanan Nüfus Planlaması Kanunu, 1 Nisan 1965’de kabul edildi.
Gebeliği önleyici ilaç ve araç yardımı yapılması hükme bağlandı.[22]
Nüfus artış hızı dışında ülkeyi bekleyen tehlikelerden biri de, kent ve köy
nüfusu arasında değişimdir. Köy nüfusunun azalması demek dolayısıyla üretim
düşmesi demektir. Şehirleri ise bekleyen tehlike gecekondulaşma, altyapı
sorunlarıydı. Şehirleşme hızı bu dönem de 5.6 olarak belirlenmiştir.[23]

Tablo16: Nüfus
yoğunlukları
Ülke içindeki göç hareketleri, genelde Marmara
bölgesine yoğunlaşmıştır. Antalya ve çevresi de göç hareketlerinden
etkilenmiştir. Grafikteki ilginç nokta ise, genelde göç veren Doğu Anadolu’nun göç
almasıdır. Yakın bölgelerden belli oranda göç aldığı görülmektedir. Nüfus
yoğunluğu genelde Marmara’da etrafındadır. Ülke ortalamasının iki katından
fazla bir yoğunluk gözlenmektedir.
6.1.5.2 Eğitim
Planlı dönem öncesi ülkenin kanayan yaralarından biri
eğitimdi. Ülkenin yüzde 60’ı okuma yazma bilmemekteydi. Planlı dönemde eğitim
üzerinde de durulmuş ve okullaşma oranı, okuryazar oranı, öğretmen oranı
arttırılmaya çalışmıştır.

Tablo 17:
Okur-Yazar Oranı

Tablo 18:
Öğretmen Başına Düşen Öğrenci Sayısının Karşılaştırılması
Ülkede belli dönemlerde
ilan edilen okuma seferberlikleri ve yeni kuşağın okullara gitmesiyle beraber
yüzde 40 dolaylarında olan okur-yazar oranı 1970 yılında yüzde 55,5’e
yükselmiştir. Fakat kadınların okuryazar oranı seviyesi halen 1950’liler
seviyesinde olması düşündürücüdür. Faal ilkokulların sayısı artmış olması,
öğretmen sayısının artmış olması da bu oranın yukarı çekilmesinde en önemli
faktördür. Ancak Türkiye, öğretmen başına düşen öğrenci sayısında ilkokul
seviyesinde, Avrupa ortalamasının gerisindedir.
6.1.5.3 Sağlık
Planlama
öncesi dönemdeki sağlık verilerinde doğan her 1000 çocuktan 165’i bir yıl
içinde ölmekteydi. 4 bin kişiye bir doktor düşmekteydi. 1970 yılına geldiğinde,
plan dönem sonucunda, bir doktora düşen hasta sayısı 2300’e düşmüştü. Az da
olsa bir iyileşmeden bahsetmemiz mümkündü. Avrupa’ya kıyasla yine Türkiye’nin
geride olduğu görülmektedir. Hastanelerdeki yatak sayısında da bir artış
vardır. 1960 yılında 60.000 olan yatak sayısı 1970 yılında 91.000 civarında
olmuştur.

Tablo
19: Orta Avrupa-Türkiye Sağlık Karşılaştırması
6.1.5.4 Konut,
Ulaşım ve Haberleşme
İnsanların temel
ihtiyaçlarından olan barınma, göç hareketleriyle birlikte önem kazanmış ve
yatırım yapılması zorunlu olanlar içerisine girmişti. Şehirleşme ile birlikte
önem kazanan konutlaşma, Türkiye’de daha çok gecekondulaşma şeklinde ortaya
çıkmıştır. 1962 yılında 88.000 olan konut sayısı 1972 yılında 152.000’e
yükselmiştir. İnşaat alanları genelde 104 m2 üzerine inşa edilirken, 1970 yılında 94 m2’ye düşmüştür. Bu inşaat alanlarına ihtiyaç duyulduğu ve
alandan kısıtlamalar gerçekleştiğini göstermektedir.

Tablo 21: Konut
Verileri
Kaynak: DİE
Ulaşım konusunda planlı
dönem öncesi karayolları gelişimine önem verildiği ve demiryollarına ise gereken
önemin verilmediği üzerinde durmuştuk. Demiryolları bu dönemde de çok az
miktarda gelişme göstermiş yüzde 0.3 oranında artmıştır. Karayolları ise yine
gelişme göstermeye devam etmiştir. Yüzde 16.8 artış göstermiştir.
Haberleşme ile ilgili
gelişmelerde meydana gelmiştir. Özellikle gazete, dergi sayısı, radyo ve
telefon hattı sayısı artış göstermiştir.


Tablo 22:
Radyo, Dergi, Kitap Gazete verileri
Tablolarda görüleceği
üzere, kişi başına düşen radyo sayısı artış göstermiştir. Yaklaşık 10 yılda iki
katı daha fazla insan radyo sahibi olmuştur. Gazete ve kitap baskılarına
bakacak olursak, gazete ve dergi sayısında artış meydana geldiği görülmektedir.
Bu artış kitap basımından daha fazladır.

Tablo 23:
Telefon Abonman sayısı
Haberleşme araçlarından
telefona bakacak olursak, hedeflenen abone sayısının çok çok üzerine çıkıldığı
birinci planlama ortalama yüzde 9 büyüme gerçekleştiği, ikinci dönemde ise, yine
hedeflere yakın bir abone sayısı kazanıldığı yaklaşık yüzde 14 daha fazla abone
ile telefonun dönemin en yaygın haberleşme aracı olarak kullanıldığı
görülmektedir. Telefonun dışında posta gönderimleri de yüzde 10–15 civarında
artmıştır.[24]
6.1.5.5 Planlı
Dönemde İstihdam Durumu


Tablo 24:
İstihdam Dağılımı ve Çalışma Saatleri
Planlı dönemde istihdam sayısı
artış göstermiştir, ülkede 11.955.000 çalışan var iken bu rakam 13. 340.000’e
çıkmıştır. İstihdamın planlı dönem başında yüzde 77,1’i tarım alanında iken,
planlı dönem sonunda bu rakam yüzde 65’e kadar inmiştir. Sanayi ise yüzde
8.3’den 11,8’e yükselmiştir. Hizmetler sektörü de yükseliş gösteren bir diğer
sektördür. Yüzde 13,9’dan 22,7’ye artış göstermiştir. Türkiye’de çalışma
ücretleri ve saatleri konusunda veriler de şu şekilde gerçekleşmiştir:

Tablo 25:
Çalışma saati ve Ücretlerin Planlı dönemdeki değişimi

Türkiye’de planlı dönemde
ücretler yüzde 3.6 oranında artmıştır. Avrupa ortalamasının biraz altında
kalmıştır. Çalışma saatleri bakımında ise Avrupa ülkelerine oranla daha çok
çalışmaktadır. Fakat bu ücrete yansımamaktadır. Türkiye’de sigortalı çalışma ve
sendikalaşma durumu ise şu şekildedir
Türkiye’de çalışan
işçilerin yüzde 30’u sendikalıdır. Sigortalı çalışma konusunda ise ülkemizde
planlı dönemde yüzde 94 oranında bir artış meydana gelmiştir.

Tablo 25:
Sigortalı Çalışanlar ve Sendikalaşma Oranı
7. 1961–1971 arasında
Yaşanan Ekonomik ve Sosyal Olaylar Kronolojisi
7.1 1961
7.1.1 “Alamancılar
Acı Vatanda”
1961 yılının en önemli
sosyal olaylarından biri, Türkiye ile Almanya arasında imzalanan işgücü
anlaşmasıydı. Türkiye ve Almanya açısından önemli sosyolojik ve ekonomik
olaylar doğuran bu resmi süreç 1973 petrol kriziyle beraber sonra ermiş, ama
gayri resmi günümüzde bile devam etmiştir. Milyonlarca Türk işçinin göç ettiği
Almanya’da şu anda yaklaşık 4 Milyon Türk yaşamaktadır. 1960’lı yıllarda iki
taraf içinde oldukça karlı olan bu anlaşmada Almanya savaş sonrası ekonomisinin
ihtiyaç duyduğu işgücünü sağlamış, Türkiye için dış borçlar sorunun uzun bir
süre işçilerin gönderdiği dövizler ile aşmıştır. İşçilerin gönderdiği
dövizlerin ekonomik tablosu ise şu şekildedir:

Tablo 26: İşçi
Sayısı ve Gönderilen Dövizler
7.1.2 Yön
Dergisi Yayında!
27 Mayıs sonrasında sol
muhalif hareketini yapan Yön dergisi yayın hayatına 20 Aralık 1961 itibari ile
başlamıştır. 531 kişinin imzasının bulunduğu “Aydınların Ortak Bildirisi”
yayımlandı. Bildiri de imzası olan aydınlardan bir kaçı, İlhan Selçuk, Şevket
Süreyya Aydemir, İdris Küçükömer, Korkut Boratav gibi isimlerdir. Dergi daha
çok Kemalizmin halkçılık ve devletçilik ilkeleri doğrultusunda, kalkınma
sorununu ortaya çıkardı. Hakkında birçok dava açılan dergi 1963’de sıkıyönetim
tarafından kapatıldı. Daha sonra 1964’de yeniden yayın hayatına başlayan
dergi, 1967 yayımına son verdi.[25]
22 Ocak 1961: Türkiye ile Amerika Kredi Anlaşması
imzalamıştır.
23 Ocak 1961: Memurlara ve ordu mensuplarına yüzde
35, emeklilere yüzde 25 zam yapılmıştır.
11 Şubat 1961: Adalet Partisi’nin de aralarında
bulunduğu 4 parti kuruldu.
29 Ekim 1961: Devrim adındaki ilk Türk üretimi
otomobil Cemal Gürsel’e hediye edildi.
25 Kasım 1961: 1962 yılı bütçesi 12 Milyar 475 Milyon
olarak açıklandı.
31 Aralık 1961: İstanbul’da yaklaşık 100.000 kişi
grev hakkı için miting yaptı.
7.2 1962
7.2.1 Albay Aydemir
Darbe Peşinde
9 Şubat 1962’de Silahlı
Kuvvetler Birliği’ne bağlı bir grup subay kendi aralarında bir protokol
düzenleyip, 27 Mayıs’ın amacına ulaşmadığı gerekçesiyle, en geç 28 Şubat’a
kadar yeni bir darbe yapmaya karar verdi. Hükümet bu girişimi engellemeye
çalıştıysa da başlarda başarılı olamadı. Darbeden vazgeçmeyi reddeden Albay
Talat Aldemir, girişimi yapan arkadaşları ve kendisinin affedilmesi
karşılığında bu girişimden vazgeçti. Meclis verdiği sözü 30 Nisan’da tutarak
girişimcileri affetti.[26]
Talat Aydemir ise 5 Temmuz 1964’de idam edildi.
7.2.2 Milli
Güvenlik Kurulu
Yetkilerine ve örgütüne
ilişkin yasa 11 Aralık’ta yürürlülüğe giren MGK, 19 Aralık da çalışmalarına
başladı. 1961 Anayasası’nın getirdiği yeni kurumlardan biri olan MGK’nın
görevleri aynı anayasa da “milli güvenlik
ile ilgili kararların alınmasında ve koordinasyonun sağlanmasında yardımcılık
etmek üzere, gerekli temel görüşleri, Bakanlar Kurulu’na bildirmek” olarak
tanımlandı.[27]
15 Şubat 1962: Türkiye Mimarlar Odası başkanı Orhan
Alsaç 1980’de İstanbul’da gecekondu sayısının 400 bine ulaşacağını söyledi.
18 Şubat 1962:
Türkiye’nin NATO’ya girişinin 10. yılı nedeniyle Tekel, özel NATO
sigarası ve kibrit hazırlayacak satışa sundu.
11 Mart 1962: İstanbul İşçi Sendikaları Birliği
feshedildi, birliğin görevlerini Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu yerine
getirecek.
8 Mayıs 1962: Meclis’te işsizlik konusunda görüşme
yapıldı, 8 milyon gizli işsizin olduğu açıklandı.
21 Mayıs 1962: 27 Mayıs’ın Hürriyet ve Demokrasi
Bayramı olarak kutlanması kararlaştırıldı.
4 Ağustos 1962: Sosyal Konut inşaatı için 200 Milyon
liralık fon ayrıldığı açıklandı.
25 Ağustos 1962: Maviküf hastalığı Trabzon’da 15 bin
aileyi açıkla karşı karşıya bıraktı. Hastalığın tahrip ettiği tütünün yüzde
80’i söküldü.
8 Eylül 1962: Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı
açıklandı.
16 Kasım 1962: BBYKP’nın finansmanı için 1 Milyar 200
Milyonluk yeni vergiler konuldu.
4 Aralık 1962: Ortak Pazar Türkiye’ye 6,5 yıllık
hazırlık dönemi tanıdı.
7.3 1963
1 Ocak 1963: Bakanlar Kurulu’nun otomobil ve lüks
eşya ithalini yasakladı.
12 Şubat 1963: Millet Meclis’inde yapılan bütçe
görüşmelerinde söz alan AP’li Kadri Erdoğan “Vatandaş plan değil, pilav
istiyor” dedi.
13 Şubat 1963: Polis 17 gündür grev yapan Kavel
işçilerini dağıtmak istemesi üzerine çıkan olaylarda 9 işçi ve 1 polis
yaralandı.
4 Mart 1963: Kavel işçileriyle yapılan anlaşması
sonrası grev sona erdi.
15 Temmuz 1963: Sendikalar Kanunu ve Toplu İş
sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu kabul edildi.
17 Temmuz 1963: TÜBİTAK kuruldu.
7.4 1964
7.4.1 Kıbrıs
Olayları
İngiltere, Yunanistan v
Türkiye arasında 3. Londra Konferansı düzenlendi. Kıbrıs Cumhurbaşkanı
Makarios, 3 Nisan’da Kıbrıs Anayasası’nda belirtilen maddelere uymayacağını
belirtti. Bu karardan sonra bir türlü
yeni anayasa konusunda önemli bir adım atılamadı. Bu zaman zarfında çatışmalar arttı, Türkler
rehin alındı, ardı ardına gelen ve kesilmeyen çatışmalar nedeniyle, Türk Hava Kuvvetleri Kıbrıs’a müdahale etti.
Kıbrıs sorunu 1964’de çözüme kavuşamadı.
Bu olaylarla birlikte Türkiye’deki Rum karşıtlığı da yükseldi. Türkiye, Yunanistan ile aralarındaki
antlaşmaları fesh etti ve 12 bin Rum ülkeyi terk etmek zorunda kaldı.[28]
7.4.2 Türkiye,
Süleyman Demirel ile tanışıyor.
27 Kasım 1964’de toplanan
AP genel kurulundaki üç adaydan biri olan Demirel, aldığı 1072 oyla seçimi kazandı ve AP genel
başkanı oldu. Daha başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı da yapacak olan Demirel ile
Türkiye böylece tanışmış oldu.[29]
7.5 1965
7.5.1 Kat
Mülkiyeti ve Hızlı Apartmanlaşma
1950’lerde başlayan orta
sınıfın yoğun konut talebi, konut arzının çok üzerinde olması ve savaş sonrası
ortaya çıkan konut ihtiyacı 1960’lı yıllarda daha artmıştı. Yaşanan hızlı
kentleşme ile birlikte büyük bir konut sıkıntısı ortaya çıktı. Bu dönem de
yap-satçı üretim olarak anılan yeni bir konut üretiminin ortaya çıkmasına neden
oldu. Kat karşılığı inşaata giren
müteahhitler üretim olanağı sağlayarak konut açığının kapanmasına yardımcı
oluyorlardı. 1965 yılında çıkan yasadan sonra şehirlerin çehresi hızla
değişmeye başladı.
14 Ocak 1965: Amerika, Türkiye’ye 70 Milyon Dolar
kredi verdi.
31 Ocak 1965: Sağlık Bakanlığı, Türkiye’de ortalama
insan ömrünün 33 yıl olarak açıkladı.
10 Mart 1965 : Zonguldak’ta 1500 maden işçisi greve
başladı.
1 Nisan 1965 : Nüfus planlaması hakkında kanun kabul
edildi.
1 Haziran 1965: “Millet Yapar” kampanyasından, TSK’ya
2.5 milyon lira bağışlandı.
10 Ekim 1965: AP, 240 Milletvekili çıkararak, tek
başına iktidar olma hakkı elde etti.
24 Ekim 1965: Nüfus sayımı yapıldı. Türkiye nüfusu
31.391.207 olarak açıklandı.
7.6 1966
7.6.1 Hükümet Komünizme
Savaş Açtı
AP hükümeti, aşırı
cereyanlar olarak adlandırıldığı aşırı sağ ve sol faaliyetlere karşı önlem alma
kararını 1966’nın ilk aylarından itibaren uygulama başladı. Fakat bu mücadele
daha çok komünizm de görüldü. Hükümetin bu kararı sağ görüşlü öğrenciler tarafından
desteklendi. Komünizmle mücadele adına,
yapılan faaliyetler kendini daha çok sanatçı ve fikir adamları üzerinde
hissettirdi. Yaşar Kemal, Can Yücel,
Ruhi Su, Nesimi Çimen, Ahmet Yürür, Kemal Çifter hakkında “Dini siyasete alet
etmek ve komünizm propagandası yapmak” iddiasıyla soruşturmalar başladı.
7.6.2 İthal
İkameci Sanayileşmede Anadol Atılımı
Dayanıklı Tüketim
mallarının ardından bir diğer önemli adım, Anadol marka araba ile atılmıştı.
Dönemi simgeleyen Devrim otomobili ile simgeleşen yerli otomobilin 1966 yılının
sonlarında Anadol Markası ile piyasaya adım atması ile somutlaştığını
görüyoruz.
25 Ocak 1966: OECD, Türkiye’ye Yardım Konsorsiyumu,
gittikçe artan enflasyon hızı dolayısıyla Türkiye’nin dikkatini çekti.
3 Şubat 1966: DPT’nın bütçesi görüşülürken bir
konuşma yapan Başbakan Demirel, “plan kalkınmış ülkenin metodu değildir” dedi.
11 Şubat 1966: Ticaret Bakanlığı, piyasa ihtiyacını
karşılamak üzere, 10 ton pirinç ithali için yabancı ülkelerde görüşmeye
başladı.
13 Ekim 1966: 1966 yılı tahıl üretiminin 15 milyon
ton olarak gerçekleştiği açıklandı.
7 Kasım 1966: DPT tarafından Türkiye’ye yardım
konsorsiyumu tarafından verilen muhtıra da 1967 yılı finansmanın karşılanması
için 268 Milyon Dolara ihtiyaç olduğu belirtildi.
7.7 1967
7.7.1 Yeni İş
Kanunu Yürürlükte
1961 ve 1963’deki
düzenlemelerle, grev, lokavt gibi hakları içinde barındıran fakat dönemin
sosyal gelişmelerine yetersiz kalan, 3008 sayılı İş Kanunu, 1967’de yenilendi.
Sendikaların, toplu iş sözleşmelerinin, toplu iş uyuşmazlıkları hakkında
kanunları da barındıran 931 sayılı İş Kanunu hazırlandı. Büyük işlerinde, belli
oranda eski hükümlü ve engelli çalışan zorunluluğu getirildi. Bu yasa 1970
Anayasa tarafından usule aykırı olduğu gerekçesi ile iptal edildi. 1 sene İş Kanunu
olmayan bir süreç yaşandı.[30]
7 Ocak 1967: Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı’nca
hazırlanan raporda, Türkiye’de 25.000 frengili, 10.000 cüzamlı, 750.000 veremli
olduğu açıklandı.
31 Ocak 1967: Tekel ürünlerine ortalama yüzde 14.5
oranında zam yapıldı. Zamların 1967 yılı bütçesine 317 milyonluk ek gelir
sağlanacağı açıklandı.
6 Şubat 1967: Şekere de 50 kuruş zaman yapıldı.
24 Şubat 1967: İstanbul’da elektrik, havagazı,
otobüs, troleybüs ücretine zam yapıldı.
5 Nisan 1967: Fransa, Türkiye’ye 5 Milyon Frank kredi
açtı.
20 Nisan 1967: İngiltere, Türkiye’ye 2.5 Milyon
Sterlin kredi açtı.
8 Haziran 1967: Bedelsiz ithalat rejimi değiştirildi,
kamyon, otobüs, ve minibüs ithalata yasaklandı.
7.8 1968
7.8.1 Öğrenci
Gençliğinin Başkaldırı Yılı
1968, dünya gençliğinin
başkaldırı yılıydı. Gençlik hareketleri, Batı Avrupa’yı Kuzey Amerika’yı Latin
Amerika’yı Ortadoğu’yu başta Hindistan olmak üzere bazı Asya ülkelerini ve hatta Çekoslovakya’yı
derinden sarstı. Türkiye’de Milli Talebe Federasyonu, Milli Türk Talebe Birliği
ve Türkiye Milli Gençlik Teşkilatı başlıca gençlik birlikleriydi. İlk
eylemleri, yerli petrol kullanımına yönelik, milli petrol kampanyası ekonomik
içerikli en önemli öğrenci eylemiydi. Daha sonra ders boykotları, bildirim
dağıtımı gibi eylemler yapan öğrenciler, en büyük eylemi, ABD 6.filo protestosu
ile gerçekleştirdiler. Yüksekokulların özelleştirilmesi konusunda da çeşitli
eylemlerde bulundular. Diğer eylemlerin
bir kaçı ise şöyledir, NATO’ya hayır, Tam bağımsızlık için Mustafa Kemal yürüyüşü,
Demokratik Üniversite Forumu ve Ortak Pazar’a ve montaj sanayisine hayır
haftasıydı.
31 Ocak 1968: TRT yayına başladı.
10 Temmuz 1968: Çocuk felcindeki artışın en çok
görüldüğü ülkenin Türkiye olduğu açıklandı.
7.9 1969
27 Ocak 1969: Teksif Sendikası 5 fabrika da grev
başlattı. 7915 işçi greve katıldı.
29 Ocak 1969: 265 Asistan Öğretim Görevlisi
tazminatlar konusundaki çalışmalara protesto amacıyla boykot kararı aldı.
5 Şubat 1969: OECD raporuna göre, Türkiye’ye düşen
kişi başı dış yardım 6.2 dolar.
16 Şubat 1969: 6. Filo Mitinginde Müslüman Türkiye
sloganlarıyla sloganlarıyla öğrencilere saldıran bir grup çatışmalara neden
oldu. 2 kişi öldü 200 kişi yaralandı.
11 Ağustos: CHP genel sekreteri Ecevit, köy
politikasını açıkladı. Toprak işleyenin, su kullananındır.
7.10 1970
7.10.1 Türkiye’yi
sarsan İki Gün- 15–16 Haziran Olayları
1970 yılında CHP ve AP
tarafından 274 sayılı Sendikalar Kanunu’nda değişiklik öngören iki kanun
tasarısı hazırlandı. Bu değişiklikler
daha çok, DİSK ve bu konfederasyona bağlı sendikaların faaliyetlerini
kısıtlamayı amaçlıyordu. İstanbul ve İzmit’te 70 bin işçinin katılımı ile ilk
gün Anadolu yönünden Kartal’a yürüyüşe geçtiler.
Ertesi günde üç koldan yürüyüşe geçen polis
barikatların aşan işçiler yürüyüşlerine devam ettiler. İkinci gün 150 bin
işçinin yürüdüğü tahmin edilmektedir. Kadıköy’e doğru yürüyüş sırasında
çatışmalar meydana geldi. Bir esnaf hayatını kaybetti. 200 kişi yaralandı. Yüzlerce işçi gözaltına alındı, 16 Haziran
akşamüstü İstanbul ve Kocaeli bölgelerinde sıkıyönetim ilan edildi. Bu olaylar sonucunda, 4 bin kadar işçinin
işlerine son verildi. Yasa kabul edildi.
Fakat Anayasa Mahkemesi yasayı 8 Şubat 1971’de iptal etti.
7.10.2 Devalüasyon
1960’ların sonlarında
giderek artan döviz sıkıntısı çözüm getirmek amacıyla, dış baskılara uzun süre
kulak asmayan dönem hükümeti 1970’de devalüasyon yapmak zorunda kaldı. 1 Dolar
9 Türk Lirası iken, 15 Liraya yükseltildi. Türkiye’ye devalüasyona çabuk tepki
verdi, ihracat arttı, ülkeye giren işçi dövizleri arttı. Durgunluğa yol açmayan
bu hareket büyüme ile birlikte enflasyona yol açtı.
7.10.3 AET-Türkiye
Katma Protokolü
Avrupa Ekonomi Topluluğu
ile Türkiye arasında geçiş dönemin gerçekleşmesi koşullarını ve yöntemlerini ve
süresini belirlemek için 1967’de başlatılan görüşmeler bu konuları içeren katma
protokolünün 23 Kasım 1970’de imzalanmasıysa sonuçlandı. Protokol sonucu 1 Ocak
1973’de yürürlüğe girmesiyle de geçiş dönemi başlamış oldu.
14 Ocak 1970: İstanbul Şehir hatları işletmesinde
grev başladı.
20 Şubat 1970: Boğaz Köprüsü’nün temeli Cevdet Sunay
ve Süleyman Demirel tarafından atıldı.[31]
[1]Boratav Korkut, Türkiye İktisat
Tarihi 1908–2009, İmge Yayınları, 2011, s.109
[8] Yenal Oktay , Cumhuriyet’in İktisat Tarihi, Türkiye Sınai Kalkınma
Bankası Yayını, 2001, s. 121.
[9] Turgut Serdar, Demokrat Parti
Döneminde Türkiye Ekonomisi, Ankara 1991, s. 185.
[17] Türk,
İsmail Birinci ve İkinci Beş Yıllık
Kalkılma Planı Finasmanı, Ankara Üniversitesi SBE Dergisi Cilt 22 Sayı: 4 , 1967
KAYNAKÇA
·
Boratav Korkut, Türkiye İktisat Tarihi,
Ankara, İmge Kitapevi, 2003.
- Şahin, Hüseyin Türkiye Ekonomisi, Ezgi Kitabevi,
1997
- Cumhuriyet Ansiklopedisi 1961–1980 3.Cilt, Yapı Kredi Yayınları, 1998
- Devlet Planlama Teşkilatı, Kalkınma Planı Üçüncü Beş Yıl (1972–1977
- Yenal, Oktay, Cumhuriyet’in İktisat Tarihi, Türkiye Sınaî Kalkınma Bankası Yayını, 2001,
- Milliyet, Yayınlanmış Gazeteler
- Serdar, Turgut, Demokrat Parti Döneminde Türkiye Ekonomisi, Ankara 1991
- Devlet Planlama Teşkilatı, Kalkınma Planı Birinci Beş Yıl (1963–1967), 1963
- Türk,
İsmail Birinci ve İkinci Beş Yıllık Kalkılma Planı Finansmanı, Ankara Üniversitesi SBE
Dergisi Cilt 22 Sayı: 4, 1967
- Eroğlu, Nadir, Türkiye’de İktisat Politikalarının Gelişimi, (1923–2003)
- Devlet Planlama Teşkilatı, Kalkınma Planı Üçüncü Beş Yıl (1973–1978),
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder